Ne yazcam ki ben şimdi? Tüm zıtlıkları içimde barındırıyorum bu ara. Yazacak çok şeyim var aslında ama yazmaya da değer görmüyorum hiç birini. Keyifsizim genele bakacak olursak ancak her günüm keyifli geçiyor, çok yoğunum mesela ama hiç birşey de yapmıyorum. Bu örnekleri uzatabilirim.

Animelerle çok içiçeyim bu ara. Ömrümde yaptığım anime muhabbetinin misli misli fazlasını bu hafta yaptım, hayatım Japon pop kültürü oldu.

Bu ara beni hem rahatlatıp hem de sıkıntıya sokan düşüncelerden birisi ise eve dönmeye 1 ay kalması. Harbi 1 ay sonra tam tadında olacak buradan ayrılma vakti.

Ne zaman sokağa çıksam çarşı iznine çıkmış er ve erbaş gibiyim. Abi yazın gelmesiyle burada kışlıkları bırak, tüm kıyafetler rafa kalktı sanırım. İnsanlar giyinmeyi reddediyorlar. Şehrin orta yerinde (yani parklarda falan) bikinisini kapan güneşleniyor, üstsüz falan. O zaman sevişecek kimsen olmamasının zorluğunu daha bir hissediyorsun, iliklerine kadar.

Rivayetlere göre 2. sınavdan da yüksek not almışım, pek emin değilim.

Şu an önünde durduğum ekrandan insanları seyretmek çok ilginç. Hani böyle sanal gibi, nasıl desem aslında arkadaşın ama yediği her boktan haberin oluyor ama sanki gerçek değilmiş gibi, sanki o da sanal geziyormuş gibi, 3 boyutlu yaşam yokmuş gibi, gibi işte. Her neyse.

Son sıralar dibi olmayan bir kuyuya salınır vaziyette düşer gibiyim, herşey hızla akıyor ve sonu yokmuş gibi. Dibe vurmayı bile iple çekiyorum, en azından belirsizlik kalkar ortadan.

Sabah yatıp akşam kalkmaktan da bıktım lan!

Bu ara genel bi bıkkınlığım var zaten, kesin bu dengesiz havalardan ötürü. İnsanı da dengesiz yapıyor bu memleketin havası.

Biraz enerji verin/gönderin lan, çok ihtiyacım var. Tükenmiş halimle bile hala sağa sola pozitif enerji dağıtmaktan perişan oldum.


Blogger tarafından desteklenmektedir.