Şu anda yapması en zor şeylerden birisi buraya yazı yazmak sanırım. Üşengeçlik abidesi durumuma geri döndüm. Halbuki ne güzel geçiyordu dün günüm. Her ne kadar dün de zor olsa da..

Viyana'da yaşamak zor derken acaba dünkü durumumuzdan ötürü mü dediler diye epey kafa yordum. Uzun süreli ev hapsinden sonra gözü karartıp bisikletlerle şehir meydanına inmeye karar verdik. Marilyn Manson'ın sergisi vardı onu görecektik bi de gitmişken hem Stephansplatz'da falan gezeriz dedik ya da Kunsthalle'de pinekleriz falan. Sonra sergiden sonraki planların pek hoş olmadığını anladık. Öncelikle aşırı nem ve sıcaktan dolayı kıçımızdan ter geldi Museumsquartier'a varana kadar. Varmamız da pek iç açıcı olmadı. Birbirinden taş giyinmemiş ablalar karşıladı bizi şehir meydanında. Gerçekten çok zor. Gözlerimiz artık etrafta çirkin arar oldu. olabildiğince kafamızı öne eğip etrafla ilgilenmemeye çalışsakta pek başarılı olamadık. Zaten Manson'ın sergisini de bulamadık. En iyisi Dom'un oralra gidip kalabalığa karışmak. Yİne iyi bir fikir değil. Giyinmemiş ablalar buralarda da varlar. Çok zor! Sanırım zor olan yalnızlık. Sevişmek çok güzel bişey olmasına rağmen sevişememek bi o kadar koyuyor. Bu satırlardan abaza bir insan olduğumu da çıkarabilirsiniz. Bazı literatürlerde bunun karşılığı abazalık olarak geçebilir, doğrudur ama benimki abazalıktan ziyade sevgi açlığı.

Almancayı tam oturtamadığım için özgüvenim de yitiyor ufaktan. Toparlanmam lazım. Buraya gelen insanın ya Almancası yeterince güçlü olmalı ya da yalnız gelmemeli. Yalnızlık başa beal burada.

Bir de dil kursu her ne kadar insanlarla kaynaşmak için ideal bir yer gibi olsa da genelde kaynaştığın yine kendi memleketinden insanlar oluyor. Herkes kendi muhitiyle birlikte hep. Ex-Yugo'lar birbirleriyle, Türkler keza, ve diğer Asya ve Afrika insanları. Yani kursta öyle "ohoo çok uluslararası bir ortam oluşacak, ortamın mına koyacam" falan diye düşünen varsa hayal kırıklığına uğrar muhtemelen. Çevrenizi ya dışarıda pubda, sokakta edinebilirsiniz (ki ben Nele ve Adel ile sokakta tanıştım, şu anda en çok görüştüğüm yabancı arkadaşlarım onlar).

Buraya gelmeyi planlayan sevgili okuyucu arkadaşlarım, nasıl hayallerle geliyorsunuz bilmiyorum ama çooook fazla beklentiyle gelirseniz hayal kırıklığına uğrarsınız. Ben gelirken zerre birşey beklemiyordum o yüzden rahatım :) ve bir an önce şu Almancayı öğrenmeyi istiyorum. Hayat daha bir güzel olacak ondan sonra. Ve ayrıca buradaki insanlar Türkiye'dekilere hiç benzemiyorlar, kültür farkı derler ya ondan işte. Bir süre sonra bu kültüre alışıp, Almancayı da hallettikten sonra daha yaşanası bir yer halini alacak buralar. Bir de sevgili gerekli tabii.


Blogger tarafından desteklenmektedir.