- Ha gayret, aç gözlerini.
- Güneş henüz görünmüyor.
- Biliyorum ama direnmelisin.
- Bu saatte mi?
- Saatin ne önemi var? Nasılsın?
- Bitkin. Sanırım açım, emin değilim.
- Kaldır kafanı!
- Hayır!
- Ömrün boyunca böyle kalamazsın! Diren!
- Neye?
- En azından yüzünü yıka.
- Saat daha çok erken.
- ...
- öğhööö öğhööö sanırım ölüyorum. Benden bu kadar. Göğsüm çok acıyor.
- Buldum. Sıcak ve bol şekerli birşeyler iç. Annen sana ballı şerbet yapardı hatırlar mısın?
- Evet! Tamam kalkıyorum.

Tuvalete doğru birkaç adım.

- Aaah miidem! böğğhhhhgg. Sadece yeşil bir sıvı. Sanırım günlerdir birşey yemiyorum. Ne olabilir bu? Güneş mi çarptı acaba?
- Sanırım öyle.
- Tamam suyu koyuyorum, kapiçunomuz var, bolca da şeker. Ayağa dikilmem lazım. Çok işim var. Yarın yola çıkıyorum. Hasta olarak gitmek istemiyorum.
- Hah şöyle.
- Üşüyorum..
- Şunu iç kendine geleceksin. Hadii.
- Aaah çok şekerli ama işe yarıyor sanırım. Terlemeye bile başladım.
- Çok güzel. Erken kalkmanın nimetlerinden yararlan şimdi de. Önce kendini, sonra eşyalarını en son da bulaşık ve ortalığı toparla. Bunun için yeterince vaktin var.
- Nele'yle görüşmedik.
- Arayacağım demişti, aramadı.
- Öyle. Sanırım herşeye karşı özgüvenim bir toz bulutu gibi dağılmaya başladı.
- Neden?
- Bilmem. Sence neden olabilir?
- İnan bir fikrim yok. Sanırım buralardan bir süre uzaklaşmak iyi gelecek. Bir dahaki dönem için düzgün bir yol haritası çizmem gerekli. Geldiğimde Almancamın içine edilmiş olacak.
- Öyle düşünme, orada da çalışabilirsin Almanca.
- Çalışır mıyım?
- Çalışmalısın.
- Sanırım özgüven eksikliğin enerji eksikliğimden kaynaklanıyor.
- Kesinlikle.
- Düşünsene, Ankara'dayken hiç birşey yapmasam bile sürekli bir enerji patlaması içerisindeydim, moral ve pozitif enerji verebilecek milyon tane insan vardı etrafımda. Burada ise memleketteki insanlara bile ben enerji yolluyrum. Ben de insanım, enerjim sınırlı.
- Biliyorum.
- Sadece biliyorsun zaten. Yardımcı ol!
- Ne yapabilirim? Kendini gayet iyi analiz eden birisin. İyi ve kötü yönlerinle.
- Sanırım hayatımdaki cahil ve negatif insanları çıkararak başlayabilirim işe, yahut onları birazcık değiştirerek. Viyana'da insanların yüzüne gülüp, arkalarından sinir olmaktan bıktım. Çaresiz gibi hep aynı insanların kıçının dibinden ayrılmamaktan.
- Ayrıca sanırım insanları tanıdıkça çok farklı idealler görüyorsun, kafan allak bullak olmuş durumda.
- Haklısın.
- Eee 2. bardakta bitti sayılır, daha iyi misin?
- Sanırım.
- Bi gayretle kalkıp bavulunu yerleştirmeye ne dersin?
- Başka çarem yok sanırım.
- Hadi bakalım.
- Teşekkürler, sen de olmasan..
- Ben hep buradayım, ihtiyacın olduğunda sadece danışman yeterli. Toparlan artık. Yarın son hazırlıklarını yapıyor olacaksın.
- Tamam.


3 Comments

Adsız dedi ki...

güzel bir yazı olmuş..
ama senin ağzından duymaya alışık olmadığım laflar bunlar, garipsedim..

yufkayureklikelgobekli dedi ki...

Nasıl yani? Neye alışık değilsin, anlamadım :)

Adsız dedi ki...

akıcı..

Blogger tarafından desteklenmektedir.