Dün akşam 6-7 yıllık arkadaşla konuşuyorduk ergen zamanlarımızı, neydik ne değildik falan diye. Sonra hakkaten merak ettim ve düşünmeye başladım, nasıldım ben ergenken diye. Hatırladığım kadarını eğrisiyle doğrusuyla yazayım dedim.

Kaçlı yaşlarda başlar ki ergenlik? Benim ergen adımlarım sanırım 10'lu yaşlarda başladı. 10 ya da 11 yaşındayken bayram harçlıklarımla gidip kızıl boya almıştım, o sıralar favorim Athena'ydı, ben de kafamı Gökhan gibi yapacaktım. Tabi bunu Tavşanlı'da denemek o kadar da sağlıklı bir fikir değildi ama olsun, asiydik bi kere.

Ha asiydik derken öyle kırıp dökme, sürekli sağa sola hakaret falan etme huyum yoktu. Ömrümde bir kere kavga ettim ben zaten. Garip dimi? Bence değil, hiç ihtiyacım olmadı ki. Kavga edeceğim zaman ya uzlaştım ya da kaçtım, en basit ve en işe yararıydı.

"Ergenim ben, çekilin!" deyip odama kapanıp ağlamadım da ben. Alıngan adamdım, onu da olabildiğince çabuk yenmeye çalıştım. Ergen çıkışlarım da olmadı benim, öyle olur olmaz anneye, babaya, eşe, dosta çıkışmadım, alakasız yere bağırmadım. Sığırlık yaptıysam istemeye istemeye de olsa Sığırlığımı kabul ettim, özür dilemesini, teşekkür etmesini, affetmeyi, takdir etmeyi ergenken öğrendim.

Açık fikirli olmaya çalıştım. 14 yaşıma kadar cemaatlerle takıldım, ardından şehir de değiştirmenin etkisiyle önce ateistler, sonra komünistler, gay ve lezbiyenler, punklar, sanatçılar falanlar filanlarla takıldım. Her fikirden arkadaş edindim, her birini anlamaya çalıştım, aklıma yatmasa da onun neden aklına yattığını anlamaya çalıştım.  Hiç birini de kopyala-yapıştır yapmadım. Her birinden beğendiklerimi harmanlayıp kendi fikrimi oluşturmaya çalıştım.

Okudum. Ergenken daha çok kitap okurdum ben, şimdi çok azalttım, tekrar yüklenmeli kitaba. Her telden okudum. Birbiriyle hiç alakası olmayan kitaplar okudum, tek düze gitmedim kitap seçiminde.

Sevdim. Sevmeyi öğrendim ben ergenken. Herkesi ve herşeyi. Sevmenin ne güzel bir paylaşım olduğunu da ergenken öğrendim. Sevdiğinde herşeyin daha güzel olduğunu, senin sevgin gözle görülür olunca insanların da bundan etkilenebileceklerini öğrendim.

Saygıyı da o zamanlar öğrendim. Bi insan Sığır olsa da saygı duyulması gerektiğini öğrendim. Cahiline bile saygı duydum, yalan yanlış aktarmaya çalışsa da bildiklerini(!). En çokta delilere saygı duydum, imrendim hep. Tartışma ortamlarında kendi fikrime zıt olan fikri bastırmak için bağırmadım, sakince dinledim varsa haklı noktası onu yakalamaya, kendi fikrimdeki açıkları bulmaya çalıştım. Kendi öğrendiğim %100 doğru olmak zorunda değildi.

Özür dilemesini de öğrendim. Yaptığımda ufacık bile yanlış varsa özür ve af dilemesini öğrendim. Özür dilemenin insanı yermekten çok yücelteceğine inandım. Kin tutmadım. Kimseden nefret etmedim*. Nefretin insanın kendine zarar olduğunu, kinin kendinden başkasına zarar vermediğini anladım. Yaptığım şeyler doğru bile olsa karşımdaki yanlış anladıysa yine özür diledim, gocunmadım hiç özür dilemekten.

14-17 yaş aralığım maddi açıdan epey sancılı geçti. Tasvir etmem gereksiz yani sadece harçlığım az falan değildi. Harçlığım zaten yok, yeme-içme, konaklama sıkıntım da vardı. Yani Fight Club'ta bahsettiği "tamamen dibe vurmadan asla özgür olamazsın" sözündeki tamamen dibe vurma sendromuydu ve hakkaten de özgürlüğümü o zaman kazandım. Yeryüzünde sikimde saat dolaşma yıllarım o zaman başladı. Sınavdan düşük almak, en sevdiğin pahalı bir aletin kırılması, en yakınının ölmesi, dibe vurduracak başarısızlıklar, yarını bırak 2 saat sonranı görememek hiç dokunmuyordu artık. Ben varım, buradayım ve hiç bir şey dünyanın sonu olamaz. Sadece arkadaş kaybetmeyi hiç bir zaman göze alamadım. Hayatta en değerli varlıklarımdı arkadaşlarım o dönemler. Sonra ön plana aileyi yerleştirdim ama ergenken ilk sırada arkadaşlarım geliyordu çünkü eskiden hit olan Şebnem Ferah'ın Sigara şarkısındaki gibi iyi dostlar yetiştirmiştim ve hepsi ailem olmuştu.

Kız arkadaşlarımı da bu düşünceyle hep 2. plana ittim. Eğer arkadaşlar birşeyler düzenlemişlerse, o gün kız arkadaşımla yıl dönümü bile olsa arkadaşlarıma gittim. Tereddüt bile etmedim. Kendini arkadaşlarımdan üstün kılmaya çalışan sevgililerimden de nefret ettim resmen. Kimse onların yerine koyamazdı kendini, hala da öyle. Ve işte sırf bu yüzden çok sık kız arkadaşım olmadı :) Nedense hayatlarının odağında sevgilisi olsun istiyorlar, gereksiz. Farklı yaşamlardan geliyoruz ve sadece bir noktada birleşiyor yaşamlarımız. Neyse bu başka bir konu.

Velhasılı kelam, 16 yaşımda üniversiteye de başlamamın etkisi de söz konusu diye düşünüyorum, ergenliğim lise kavgalarıyla, arabesk replerle, saç jöleleriyle, karı kız tavlamaya çalışmakla, sağa sola atar yaparak ya da gereksiz triplerle geçmedi, mutluyum.

Bu da tüm ergen kardeşlerimize gelsin :)


_______________________________________________________________
*Nefret etmeme ve hoşgörme katsayım son bir yıldır örseleniyor.


Blogger tarafından desteklenmektedir.