Müzikle uğraşmaya başlayalı aşağı yukarı 7-8 yıl oluyor. Ergen zamanlarımda gitar hevesiyle başladı müzik sevdası, sonrasında elime bir kez bile gitar almadan Görkem isimli arkadaşımız (kendine buradan şükranlarımı yolluyorum) "abi senin parmaklar gitara elverişli değil, henüz bir enstrümana başlamamışken davula başla" dedi. Pekte iyi etti. Arkadaştan aldığım gazla önce bir çift baget alıp yastık yorgan dövmeye başladım. Gitar çalma yetisine sahip arkadaşlarla da stüdyoya gidip Zombie, Herşeyi Yak, Smells Like Teen Spirit çalmaya uğraştıkça rtim duygusu kulakta git gide oturdu tabi. Hep biraz daha biraz daha derken rtimlerde sorun yaşamaz hale gelmiştim ancak ataklarda halen sorun vardı (hala var). Onu bir türlü toparlayamadım tabi. O sıralarda hep konserlere, şenliklere yeltensekte grup olarak, olmadı. Hiç sahne deneyimim olamadı.

Eve davul kuramamam, sürekli çalamamamdan ötürü alternatif vurmalı enstrümanlara doğru bir kayma yaşandı gönlümde. Darbuka çalmayı çok istedim, parmaklar yetişmiyordu. Eğitim şarttı! Hiç eğitilmemiştim vurmalı çalgılar konusunda. Taa ki Bilkent'te "rtim atölyesi kayıtları başlamıştır" ilanını okuyana kadar. Öncelikle yanıma birilerini aradım, beraber gitsek daha eğlenceli olurdu. Gelen olmadı ilk gidişime. Sonrasında Zuhal'i de ritmime katarak, beraber rtim eğitimi almaya başladık. Meğerse ben rtimle ilgili hiç birşey bilmiyormuşum. Neredeyse herşeyi en baştan öğrendim. Her ders benim için ibadet edasındaydı. O kadar insan tek bir rtimle melodi tutturmak güzel deneyimdi. Kaldı ki ilk kez rtim hakkında birileri birşeyler öğretiyordu.

İlk sahne deneyimim için Musa Hocam'a büyük bir alkış. Evet Bilkent şenliklerinde sahne aldık, rtim grubu olarak. Hayatımda ilkti bu ve gerçekten inanılmazdı. Çok basit şeyler çaldık, en temel rtimler ve onların arasında herkes sırayla kendi solosunu atacaktı. Bir saat bile sürmemiştir muhtemelen ama yapmıştım, sahne almıştım hem de rtimle. Sonrasında ritmi bir daha bırakmama kararı alıp yoluma devam ettim. Kim bilir belki Musa olmasa müziği çoktan bırakmıştım. Ya aslında bırakmam zor da askıya almıştım diyelim.

Sonrası da malumunuz buraya taşındım, bendirimi de yanımda taşıdım tabi. Elimi sürmedim uzunca süre. Nerede çalacaktım ki? Altı ay kadar rtimden uzak yaşadıktan sonra ilk girişimim sokakta çalan geçnlere katılmamdı.(bkz: Life is Beautiful) Ama asıl olay CS aracılığı ile gittiğim bir partide Manu ile tanışmamdan sonra başladı. Müzik serüvenim yeniden başlıyordu. Manu diğer grup üyelerini de tamamladıktan sonra provalara başladık. Bazı seyehat düzensizliklerimizden dolayı bazı provalarda fire versekte müziği rayına oturtmaya başladık. Grubun adı Bundbagage, yaptığımız müziği tasvir etmek biraz zor. Akustik şarkıları grupla yorumluyoruz diyor Manu ama içinde bolca jazz ve funk ögeler var. Grup elemanları ise şöyle;

Manuel Bund: Akustik Gitar
Jocham Huber: Bas Gitar
Karin Waldburger: Saksafon
Bilal Emre Arslan: Perküsyon
Sebastian: Davul

Fotoğrafta soldan sağa: Sebastian, Karin, Manu, Ben, Jocham





İşte bu grup bugün saat 21:00'de Viyana'ya yakın bir yerin yerel festivalinde çalacak. Ve evet benim ilk sahne deneyimim olacak. İlki şenlikti ve sadece rtim atölyesiydi, o yüzden bir grupla çıktığım ilk konser olacak. Bunda en büyük paya sahip olan kişiler ise şüphesiz davula ilk başlatan Görkem ile ritmi öğreten Musa'dır. Size şükranlarımı sunarım.

Konser bitiminde ise eve glip ertesi günki otostop için hazırlıkları bitirmem gerek. Fotoğraf ve videoları yine buradan yayınlarım ^_^

Şans dileyin, yakınlarda iseniz de buyrun gelin. Zaten arkası gelecek bu konserlerin, bu ilki ;)


Blogger tarafından desteklenmektedir.