Peyzaj mimarlığı. 2004'ten beri bu yola baş koydum adeta. "Hakkımda" kısmında da belirttiğim gibi yıllardır okuyup bir arpa boyu yol alamıyorum diye düşünüyorum ancak tekrar dönüp baktığımda kazandıklarımın kaybettiklerimden epeyce fazla olduğunun farkına varıyorum.

5 yıl Bilkent'te resmen çırpındım. Maddi imkansızlıktan terk eylemek zorunda kaldım orayı. Alternatif olarak da Viyana'yı buldum. Aslına bakarsan Bilkent'e yaklaşımım; "Param yokken sen beni istemezsen, param varken de ben seni istemiyorum" şeklindeydi. Maddi durumumu toparlamama rağmen Bilkent'te eğitim görmeye devam etmek istemedim. O kadar bıktırmıştı ki beni, oranın dışında her yer olurdu. Sütçü İmam'da su ürünleri bile okurdum, o derece. Ama şükür ki ona gerek kalmadan daha iyi bir seçenek bulmuştum.

İlk senem buranın dilini öğrenmekle geçti. Lay lay lom bir şekilde almanca sınavlarını veriyordum. Dil öğrenmeyi sevince (her ne kadar almancayı öğrenmeyi o kadar sevmesem de) iki dönemde sıkıntı yaratmadan tamamladım dil öğrenme aşamasını. Sonrasında farkettim ki bize öğretilen dil, okulda ya da sokakta çok işine yaramayan bir dil imiş. İşte işler kötüye gitmeye orada başladı. Her ne kadar elimdeki belge B 2-2 seviyesinde almanca bildiğimi gösterse de okula başladığımda A 1-1'e geri dönmüştüm. Her şeye en baştan çalışmaya başladım. İnadım kurusun, pes etmek yerine üstüne gitmeye başladım. Üstüne gittikçe ilerleyeceğine olduğu yerde saymaya başladı. Tamam düzenli ve etkili çalışmamamın bunda etkisi yadsınamaz ancak o inadı hala koruyorum.

Okulun üstüne daha fazla düştükçe farkettim ki BOKU ihtiyaçlarımı çok da karşılayan bir okul değildi. Elbette Viyana'da gördüğüm ortam ve atmosfer olarak en mükemmel okul (diğer üniversitelerle kıyaslayınca) lakin benim olmak istediğim peyzaj mimarı bu değil! Ziraat mühendisi yetiştirir gibi eğitim veriyorlar. Ben daha çok tasarım yapacağız diye düşünürken önümüze dayadılar bitkiyi, doğa korumayı, çevre temizliğini, biyolojiyi. Ben biyolojiyi oldum olası sevmem zaten.

Hem evimin okula olan uzaklığı, hem bu düşünceler, hem de okulda yabancı öğrenci hiç olmayışı (çünkü yerliler aralarında konuşurken kendi ağızlarıyla konuşuyorlar ve dillerini sonradan öğrenen birisi için muhabbetleri yakalamak zor oluyor. Şey gibi düşünün türkçeyi sonradan öğrenen birisi Ege'de, Güney Doğu'da ya da Karadeniz'de sadece o bölgenin insanının okuduğu bir okulda okumaya çalışıyor. Herkes kendi bölgesinin ağzı ile konuşunca da anlamaz haliyle) beni okuldan git gide uzaklaştıran şeyler.

İş bu yüzden okulumu değiştirmeye karar verdim. TU Wien'e gitmeyi planlıyorum. Kesinlikle buradaki derslerden kaçmak değil amacım. Orası da üniversite ve orada da ağır dersler var. Hiç bir üniversite kolay değildir, çalışmadığın sürece. O okuldaki bölümde biyolojiden çok tasarım olması beni oraya çeken.

Okul mevzusu öyle işte, şimdilik fikir olarak dursa da aklımda, en yakın zamanda uygulamaya koyacağım. Aslında gelmek istediğim mevzu yıllardır okuyup da hala kendimi kaybetmişten çok kazanmış gibi hissetmemdi. Tekrar okul değiştirmeyi düşünüyorum ve bambaşka bilgiler ile yükleneceğim bu sefer. Belki yine vakit kaybedeceğim ama hep klişe kişisel gelişim lafı olan "mutluluk/başarı vardığın durak değildir, yolculukta geçirdiğin süreçtir"e inandım.

Belki ileride para etmeyecek bu fikrim. "Boşa" harcanan vakit olacak bu günlerim ama hepimizin derdi bir şekilde hayatta kalmak değil mi? Karnımızı ve ailemizi doyuracak kadar para kazanmak. Belki biraz da lükslerimizi karşılamak. Tamam onu her türlü karşılarım. Ben yaptığım işi hakkıyla yapmayacaksam, hergün poflayarak işe gideceksem, zorunluluk gibi yapacaksam mesleğimi ve haz almayacaksam ne anlamı kaldı? Başka yollardan da para kazanabilirim eğer amaç sadece para kazanmak ise. Para kazanmaktan daha farklı hırslarım var ve bu yüzden hala ısrarla eğitim görüyorum.

Elimde henüz bir şeyler başardığımı kanıtlayan kağıtlardan (diploma, sertifika vs.) olmasa da hatta hiç bir zaman elde etmesem de başardığıma önce kendim ikna olmalıyım. Elimde destelerce kağıt olsa ve o kağıtlar benim başardığımı gösterse ikna olur muyum sanıyorsun? Yanılıyorsun. Kendi içimde o hazzı yaşamadıktan sonra, başardığıma ikna olmadıktan sonra istedikleri kadar kağıt versinler. İstediğim kadar okul bitireyim, istedikleri kadar etiket yapıştırsınlar üstüme mimar, doç. prof. vs. onlar sadece etiket olarak kalır ve ben tatminsiz olarak yaşamıma devam eder, içime sinmeyen bir şekilde para kazanırım.

Bunca yıllık eğitim sürecimde hiç bir kağıt elde edemedim ancak çok değerli bilgiler, ufuklar, insanlar ve idealler kazandım. Bu sürecin daimi destekçisi aileme de sonsuz şükranlarımı sunuyorum. Arslan ailesinin resmi eğitim sponsoru babama ise özverisinden ötürü ayrıca teşekkür ediyorum. Bir gün bu başarılarımı kağıtlar ile de taçlandıracağım, bana güvenmeye devam edin.


Blogger tarafından desteklenmektedir.