Bilmeyenleriniz olabilir, kitap yazma teşebbüsünde bulundum ve hala hikayeyi örmekle meşgulüm. Feysbuktaki yufkayureklikelgobekli sayfasında da ara ara kısımları paylaşıyordum, "neden burada da paylaşmayayım?" diye düşünerek orada paylaştığım kısımlardan bir kuple de burada paylaşmayı uygun gördüm, nacizane.
dahası...
Hikayenin başını, sonunu bilmeyerek okuyacaksınız bir çoğunuz bu pasajı ama bu kadar kısımla bile belki bir şeyler anlatabilirim, buyrun bakalım.
(...)
Salona geldiğinde ben de ayran yapımını yeni tamamlamıştım, bardağı alıp yanına sokuldum, suratı sirke satıyordu;
“Sen hala kızgın mısın bana?”
“Yo, niye kızayım. Alt tarafı benimle yaşamak istemediğini söyledin.”
“Ya zaten sürekli birbirimize gelir gideriz, istediğimiz zaman birbirimizde konaklarız.”
“Konaklarız ne demek be? Otel mi bu evler? Misafirhane mi?”
“Ya öyle değil, yalnız kalmak
Salona geldiğinde ben de ayran yapımını yeni tamamlamıştım, bardağı alıp yanına sokuldum, suratı sirke satıyordu;
“Sen hala kızgın mısın bana?”
“Yo, niye kızayım. Alt tarafı benimle yaşamak istemediğini söyledin.”
“Ya zaten sürekli birbirimize gelir gideriz, istediğimiz zaman birbirimizde konaklarız.”
“Konaklarız ne demek be? Otel mi bu evler? Misafirhane mi?”
“Ya öyle değil, yalnız kalmak
ister ya insan bazen.”
“Neden?”
“Ne bileyim işte. Hiç yalnız kalmak istediğin olmaz mı?”
“Seninleyken olmazdı. ”
“Yapma ama böyle Dut. Biz yine hep beraber olacağız.”
“Benim bir şey yaptığım yok! Neden yaşamak istemiyorsun ki sen benimle? Benim haricinde bir hayatın mı olsun istiyorsun?”
“Mutlaka ayrı ayrı hayatlarımız var. Senden önce de bir bireydim ben, senden sonra da öyle olacağım. İkimiz toplamda bir etmiyoruz.”
“O ne demek yani?”
“Yani diyorum ki her ne kadar beraber olsak da ikimizin de ayrı ayrı hayatları var. Senin tüm hayatın ben değilim, benim de tüm hayatım sen değilsin. Ortak paydamız çok fazla artık ama ne tamamen senininm, ne tamamen benimsin.”
“Neden olmayalım?”
“Sonsuza kadar beraber değiliz Dut.”
“O ne demek? Geçici olarak mı görüyorsun ilişkimizi?”
“Tabii ki. Sağlığımızda ayrılmasak bile birimizden birisi mutlaka ölecek bir gün ve ayrılık kaçınılmaz olacak. Yani mutlaka bir ayrılık var.”
“Abartma, nereye vardırdın olayı!”
“Dinle bir önce. Hiç kimseye tamamen sahip olamazsın o yüzden bir şekilde kendi başılığına alışman gerek. Hayatına mutlaka insanlar girip çıkacak ama en sonunda yine tek başınasın. En yakının olan ailen bile bir süre sonra seni bırakıp gidiyor, onlardan daha yakın kimse yok sana hayatta ve onlar bile giderken kimden medet umuyorsun?” dediğimde gözlerinin dolduğunu görebiliyordum.
“Benimle eve çıkmama konusunda bu kadar derin düşündüğüne inanmıyorum, ailem hakkında da hiç bir şey bilmiyorsun o sebepten bu konuyu benimle tartışmamanı öneririm” dedi hüzünlü ve öfkeli bir biçimde.
“Canım bak daha da zorlaştırma durumu, böyle ne güzel yaşayıp gidiyoruz.”
“Sen devam et o güzel yaşantına o zaman!” deyip ayağa kalktı, kolundan tutmaya çalıştıysam da kâr etmedi.
“Abi kusura bakma eğer ben sebep olduysam bu duruma” dedi Bahadır, mahcup bir ses tonuyla.
“Yok abi, seninle alakası yok.”
(...)
“Neden?”
“Ne bileyim işte. Hiç yalnız kalmak istediğin olmaz mı?”
“Seninleyken olmazdı. ”
“Yapma ama böyle Dut. Biz yine hep beraber olacağız.”
“Benim bir şey yaptığım yok! Neden yaşamak istemiyorsun ki sen benimle? Benim haricinde bir hayatın mı olsun istiyorsun?”
“Mutlaka ayrı ayrı hayatlarımız var. Senden önce de bir bireydim ben, senden sonra da öyle olacağım. İkimiz toplamda bir etmiyoruz.”
“O ne demek yani?”
“Yani diyorum ki her ne kadar beraber olsak da ikimizin de ayrı ayrı hayatları var. Senin tüm hayatın ben değilim, benim de tüm hayatım sen değilsin. Ortak paydamız çok fazla artık ama ne tamamen senininm, ne tamamen benimsin.”
“Neden olmayalım?”
“Sonsuza kadar beraber değiliz Dut.”
“O ne demek? Geçici olarak mı görüyorsun ilişkimizi?”
“Tabii ki. Sağlığımızda ayrılmasak bile birimizden birisi mutlaka ölecek bir gün ve ayrılık kaçınılmaz olacak. Yani mutlaka bir ayrılık var.”
“Abartma, nereye vardırdın olayı!”
“Dinle bir önce. Hiç kimseye tamamen sahip olamazsın o yüzden bir şekilde kendi başılığına alışman gerek. Hayatına mutlaka insanlar girip çıkacak ama en sonunda yine tek başınasın. En yakının olan ailen bile bir süre sonra seni bırakıp gidiyor, onlardan daha yakın kimse yok sana hayatta ve onlar bile giderken kimden medet umuyorsun?” dediğimde gözlerinin dolduğunu görebiliyordum.
“Benimle eve çıkmama konusunda bu kadar derin düşündüğüne inanmıyorum, ailem hakkında da hiç bir şey bilmiyorsun o sebepten bu konuyu benimle tartışmamanı öneririm” dedi hüzünlü ve öfkeli bir biçimde.
“Canım bak daha da zorlaştırma durumu, böyle ne güzel yaşayıp gidiyoruz.”
“Sen devam et o güzel yaşantına o zaman!” deyip ayağa kalktı, kolundan tutmaya çalıştıysam da kâr etmedi.
“Abi kusura bakma eğer ben sebep olduysam bu duruma” dedi Bahadır, mahcup bir ses tonuyla.
“Yok abi, seninle alakası yok.”
(...)