Yıldızlar, izlemekten en keyif aldığım görüntüdür. Ne zaman gece yolculuk yapsam, hava karardığında yürüyor olsam, otobüs seyehatinde mola versem hep kafamı gökyüzüne çeviririm. Meczup gibi her zaman başım yukarda gezerim akşamları, yıldızları seyretmek için.

İş bu yüzden küçük yerleşim yerlerini, büyük ve ışıltılı yerlerden çok daha fazla severim, daha fazla yıldız görebildiğim için. Hatta tatil ya da festivallerde çadırlı kamp sevdam da bu yüzdendir.

Sanırım yıldızlara y
akınlığım doğaya olan özlemimden geliyor. Yapay aydınlatmalar söndüğünde görünebiliyor yıldızlar ne de olsa. Yani sunilikten arındığımızda görebiliyoruz yıldızları, bu da bir şekilde köklerimize bağlılığımızı gösterir. 

Sonuçta doğanın birer elemanlarıyız diğer tüm canlılar gibi. Her ne kadar hükmetmeye çalışsak, kendimizi üstün görsek, doğadan aykırı ne kadar lüzumsuz şey varsa tamah etsek de bu doğanın birer parçasıyız biz de, efendisi değiliz.

Her birinizin denizi gördüğünde içiniz erimiyor mu? Ya da orman, dağ, dere, göl? Yani doğanın bize sundukları. Uçsuz bucaksız bir ormanın manzarasını sıra sıra bina görüntüsüne değişir misiniz? Peki gece ıssız bir yerde parlayan milyonlarca yıldızı şehrin ışıklarına? Değişirim diyen olursa orman ve yıldız manzaralarını tekrar alıcı gözle izlemeye davet ediyorum sizi.

En azından günde bir kere başınızı yukarı kaldırmaya davet ediyorum sizi. Hala bana doağı sevmediğinizi söylemeden önce.


Blogger tarafından desteklenmektedir.